Yıldızname ve Cifir
Yıldızname ve Cifir
Yıldızname ve Cifir; Geleceği net olarak öğrenmeye ve bu işlerin diğer zirvesi olarak kabul edilir. Bazende hadiseleri önceden görüp, bilip yaşanacakları değiştirmeye yarayan “Cifir” ise, matematik temeline dayalı bir faaliyettir.
Kilitli kasalarda saklanan kitaplar, “Cifir”in geçmişinin İslamiyet’ten önceki devirlere dayanır. Asıl kuralların Hz.Muhammed’in torunlarından biri olan İmam Caferus’s-Sadık tarafından konulduğu yazıyor. Kitaplarda, İmam Caferus’s-Sadık’ın sadece peygamberin soyundan gelenler tarafından kullanılabilecek olan bilgileri ve şifreleri bir kuzu derisinin üzerine kaydettiği, “Cifir”in bu kayıtların sonraki zamanlarda başkaları tarafından öğrenilmesiyle daha da yaygınlaştığını anlatıyor.
En yüksek seviye olan ‘cifir’ de Ebced kullanır. En derin bilgilere ve tabiri caiz ise Yıldızname ve Cifir ustası olarak bilinen Türkiye’nin en büyük üstadır. 1830′ların başında büyücülük ile suçlanan ve öldürülen Müştak Baba adındaki bir şairdir. Geçmiş asırlarda yaşamış olan tüm Cifir’ciler kehanetlerini açık şekilde değil, mutlaka şifreyle yazmışlardır.
Yıldızname ve cifir için en büyük üstad olarak bilinen Müştak Baba’nın 1846’da basılmıştır. Divan’ındaki bazı şiirlerde çok sayıda kehanet vardır, üstelik günün birinde ániden öldürüleceğini bile anlatmıştır ve bilinen en iyi kehanetlerinden biride, Ankara’nın 1923’te İstanbul’un yerini alıp başkent olacağını 100 küsur sene öncesinden söylemesidir.
Yıldızname ve Cifir ustası büyük üstad Müştak Baba, Ankara’dan sözettiği ve ‘Me’vá-yı názenine kim elf olursa efser / Lá-büdd olur o me’va İslámbol ile hemser’ sözleriyle başlayan şiirinde, kehaneti şu şekilde anlatmışdır;
Müştak Baba, ilk mısrada ‘1000’ mánásına gelir. ‘Elf’ ve ‘tác’ demek olan ‘efser’ sözlerini veriyor ve ‘efser’in başına ‘elf’in iláve edilmesi gerektiğini söylüyor. Ebced hesabıyla 341 tutan ‘efser’e ‘elf’in, yani ‘1000’ sayısının ilávesiyle, Ankara’nın başkent yapıldığı 1923’ün Hicri takvimle karşılığı olan 1341 tarihini elde ediyoruz.
Yıldızname ve Cifir üstadı Müştak Baba, daha sonra Ankara’nın eski harflerle yazılışında kullanılan ‘A-N-K-R-H’ harflerini mısralarda ayrı ayrı sıralıyor. ‘Güzeller beldesi ve Hacı Bayram’ın memleketi olan Ankara, 1341 yılında başlara tác olacak ve İstanbul’dan -yani, şiirin yazıldığı zamanın başkentinden- farksız hále gelecek’ diyor.